CİNSEL AHLÂK

İki Yüzlü Ahlâk ve Fazilet
Cinselliğin ahlâkı çok iyi yansıttığı şüphesizdir. Cinsel ahlâkla ilgili pek çok şey yazılıp çizilmiştir. Bu konu toplumların değer yargılarını, dolayısıyla ahlâkını bir yerde gösterdiği için, bu konuyu biraz derinlemesine işleyelim. Konuları irdelemek için vereceğimiz örneklerin bazıları okuyucuyu şaşırtıp şoka sokabilir, bazıları ise güldürebilir veya düşündürebilir. Gözünüzün önüne sereceğimiz gerçeklerin çoğu sizi düşündürecektir.

Bu kitapta incelemeye çalışacağımız cinsel ahlâk ve Avrupa insanının cinsel ahlâk anlayışı ve bizim toplumun cinsel ahlâk anlayışının değerlendirmesini, okuyucuya bırakarak, tarafsız bir açıdan sunmaya çalışacağım.

Ahlâk konusu belki en çok anne babaların, eğitimcilerin, din adamlarının iyi bilmesi ve herkese öğretmesi gereken bir kavramdır. Ahlâk aynı zamanda belki felsefe ile uğraşanların, hukukçuların alanına giren önemli bir olgudur. Çağımızın hızlı yaşam şekli ve tüketici toplumu insanları “paraya tapar” hale getirmiş ve ahlâk anlayışında da değişiklikler olmuştur. Bunun sonucunda ikiyüzlü bir ahlâk anlayışı ortaya çıkmıştır denebilir.

Bu ikiyüzlü ahlâk anlayışı cinsellikte olduğu kadar toplumsal yaşamın her alanında, hatta siyasette de günümüzde yerleşmiştir diyebiliriz. Yukarıda değindiğim gibi ahlâk, eğitimcilerin, din adamlarının ve felsefe bilimiyle uğraşanların, hukukçuların alanına girmekte ise de, özellikle iki yüzlü ahlâka birkaç cümle ile değinmek istiyoruz. Çünkü ülkemizde de bugün kadın erkek arasında ikiyüzlü bir ahlâk anlayışı görülebilmektedir.

Bu anlayışa göre genel olarak, erkek tümüyle özgür, kadın ise baskı ve şiddet altındadır denilebilir. Örneğin iffet, kadın için gerekli bir fazilet olduğu halde, erkek için üstünde durulmaması gereken bir olgu olarak görülmektedir. İffetsiz bir kadın toplum tarafından namussuz olarak yargılanmaktadır. Erkek için ise iffetsizlik bir sorun oluşturmamaktadır. Bu ikiyüzlü değer yargısının sonucunda kadınlar üzerinde korkunç bir baskı oluşmaktadır. Bu durum iki cins arasında sonuçta bir yerde bir anlaşmazlığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Birey olarak toplum içinde diğer insanlara, ailemize, öğretmenlerimize, arkadaşlarımıza karşı olan ahlâki görevlerimizi, herkesin öğrendiğini varsayarak burada değinmiyorum.

Türk toplumu ve Avrupa toplumunu irdelerken, akademik bir çalışma hedeflemedik. Ancak bu toplumlardaki cinsel ahlâkı, hem günümüz hem de tarihsel açıdan ele alırken, toplumların yaşam ve düşünce şekillerini anlayabilmek için ahlâk felsefesi gibi bazı derin konulara girme zorunluluğunu doğdu. Ahlâk felsefesi konularında bazı açıklamalar ve açılımlarla, her iki toplumun daha iyi anlaşılması için ufkumuzu genişletme çabasına girdik.

Burada, bu “doğru”, bu “yanlış” diye bir değerlendirme yapmaya gerek olmadığı kanısındayım. Çünkü örnekleri okuduktan sonra en iyi değerlendirmeyi okuyucu yapacaktır diye düşünüyorum.

Burada vereceğimiz örneklerden yüzlercesini sıralamak mümkün. Bu gerçekleri kavrayabilmemiz için, konularla ilgili resimlere yer vererek, anlatımı kolaylaştırmaya çalıştık. Kültür farklılığından ve toplumumuzun değer yargılarını göz önüne alarak resimlerin seçiminde, okuyucuyu rencide etmemek için, zorlandığımızı belirtmek isterim.

Ahlâk, günümüzde toplumbilimcilerin ana başlıklarının başında gelmektedir. Şüphesiz ahlâk toplumun her bireyini ilgilendirir. Sadece toplumbilimci, filozof, kanun yapıcı ve eğitmenleri ilgilendiren bir konu değildir. Anne babalar, çocuklarına ahlâkî değerleri nasıl kazandırabileceklerini bazen bilemezler. Özellikle ilk okul öğretmeninin çocuklara ahlâkî değerleri öğretmede rolü çok önemlidir.

Ahlâkî davranışların özellikleri nelerdir ? Ahlâk kurallarına uygun hareket neden gereklidir ? Ahlâk kurallarının temelinde o toplumun dini inanışları çok önemli yer tutar. Bizim toplumda İslam felsefesi ve gelenekleri, Avrupa toplumuna göre farklı bir toplum şekillenmesi yaratmıştır. İslam aleminde İbni Rüşt’ten ilk ahlâk kitabı yazarı İbni Miskeveyh’e kadar bir çok düşünürün etkisi Avrupa düşünce sisteminden çok farklıdır. Bu yadsınamaz bir gerçektir.

Hele cinsel ahlâk daha zor şekillenir. Cinsel ahlâkla ilgili her toplumun yazılı olmayan kanunları vardır. Ve her toplumdaki cinsel ahlâkla ilgili yazılı olmayan kurallar, o toplum için yazılı kanunlardan daha geçerlidir ve bunların değişimi zaman içinde çok yavaş olarak gelişir..

Yukarıda değindiğim gibi her toplum cinsel davranışlarla ilgili kurallarını uzun zaman dilimleri sonunda koyar. Bu kurallar toplumdan topluma çok değişiklikler gösterir. Aynı toplumda çağdan çağa da farklılıklar izlenir. Bu kurallar o topluma göre “doğru” ve “yanlışı”, “normal” ve “anormali” belirler. Böylece cinsel ahlâk belirlenmiş olur.

Beri yanda cinsel ahlâkla ilgili bazı evrensel değerlerden de söz edilmektedir. Ufalan dünyamızda evrensel değerlerin cinsellik konusunda da yayılmağa başladığını tüm dünyada izliyoruz. Örneğin, evlilik öncesi cinsel beraberlik gibi…

Kavramlar da evrensel boyutta değişmektedir. Örneğin “cinsel sapıklık” kavramı, Dünya Seksoloji Cemiyeti ve seksoloji otoriteleri tarafından 1980 li yıllardan itibaren artık “cinsel sapma” olarak tanımlanmağa başlandı.

Cinsellikte söz edilen “doğru” ve “yanlış”, o toplum için “ahlâklı” ve “ahlâksızı” da belirlemektedir. Her toplum zaman içinde kendisi için cinsellikte hangi değerlerin ve davranışların “doğru – ahlâklı” ve “yanlış – ahlâksız” olduğuna kendisi karar verir.

Bu ahlâkî değerler, karmaşık tarihsel ve dini bir süreç içinde yerleşir. Bu şekilde cinsel ahlâkın katı kuralları ortaya konur. Cinsel ahlâkın değişik toplumlarda farklı olması, bize cinsel ahlâkın, çoğu zaman insanın cinsel doğasına uymadığını gösterir. Çünkü insanın cinsel dürtüleri dünyanın her yerindeki insanda aynıdır.

Ancak insan, fizyolojik, bedensel cinsel dürtü ve gereksinimini, farklı toplumlardaki cinsel ahlâk kuralları nedeniyle, dünyanın her yerinde aynı doğallıkta yaşayamaz.

Cinsel ahlâka, binlerce yıllık insanlık tarihinde daha çok dini açıdan bakılmıştır. Toplumların cinsel ahlâkla ilgili kuralları daha çok dinî kurallar çerçevesinde oluşmuştur. İnsanlar cinsel dürtülerini yönlendirirken “doğruyu” “yanlışı” bulmak için tanrısal güce başvurmuşlardır. Antik çağda tanrılar, daha sonra tek tanrılı dinlerde Tanrı yol gösterici olmuştur. Cinsel ahlâk da bu şekilde belirlenmiştir, denebilir. Bu belirlenen kurallara uymayan insanlar, yakalandıklarında cinsel ahlâksızlık nedeniyle cezalandırılmışlardır.

Bugünkü evrensel cinsel ahlâk anlayışı, yani dinsel kaynaklı olmayan bir tür ateist denebilecek bir cinsel ahlâk anlayışının ortaya çıkışı oldukça yenidir, denebilir.

Cinsel ahlâkın tarihsel gelişimini incelediğimizde, dinsel ahlâkçılar “Tanrının yasalarını” cinsel ahlâkın yasaları olarak kabul etmektedirler. Yakın zamanın evrensel ateist ahlâkçıları ise, insanın, bireyin kişisel ve cinsel özgürlüklerinin gelişimini ve “bilimsel doğruları”, cinsel fizyolojiyi, cinsel ahlâkın temeline yerleştirmeğe çalışmışlardır.

Nasrettin Hocanın herkesi kendi açısından haklı bulduğu gibi, cinsel ahlâkın “doğru” ve “yanlışı” açısından bakınca, her toplumun bireyi kendine göre bu konularda haklıdır denebilir.

XIX. yüzyıldan itibaren yaptıkları çalışmalar ve araştırmalarla Krafft Ebbing, Magnus Hirschfeld ve Sigmund Freud modern seksoloji biliminin kurucuları olmuşlardır. Freud’un 1905 deki cinsellikle ilgili yayınladığı önemli araştırmalar ve 1919 da Hirschfeld’in Berlin’de kurduğu Seksoloji Enstitüsü 20. yüzyılda başlayıp süregelen “cinsel devrimin” başlangıcını oluşturmuştur. Cinsel Devrim kavramı esasen Batıdaki cinsel ahlâktaki değişiklikleri, serbestleşmeyi yansıtmaktadır.

Cinsel devrim ile cinsel ahlâk nasıl değişmiştir diye sorabiliriz. Bazılarına göre cinsel devrimin ilk adımı, kadının geleneksel rolünün değişmesi ve erkeklerle cinsel açıdan eşit haklara sahip olmasıdır.

Bazılarına göre, cinsel devrim, evlilik dışı ve öncesi bedensel hazza yönelik cinsel ilişki ve davranışlara ve kitle iletişiminde, televizyon, sinema, tiyatro ve sanat dallarında cinselliğin ve cinsel birleşmenin açıkça sergilenmesine ve yaşanmasına hoşgörü ile bakan bir cinsel ahlâktır.

Cinsel devrim bazılarına göre, iki yüzlü olmadan, suçluluk duygusundan sıyrılarak, aldatmadan, herkesin kendi cinsel dürtüsüne göre cinselliği yaşadığı bir cinsel ahlâktır. Eş değiştirme, toplu sevişme gibi cinsel yaşam şekillerinin yayılması sonucu, eş değiştirme klüplerinin Avrupa’nın her yerinde açılması, yeni cinsel ahlâkın yeni boyutlarını göstermektedir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.